İnternetle Savaşmak Vazgeçip, Ülkemiz için Bilinçli Kullanalım

İnternet Sanayi Devrimi ölçülerinde önemli bir gelişmedir. İnternet ve özellikle sosyal
ağlar, bireysel gelişme, bilgiye erişim, ifade özgürlüğü, ar-ge, inovasyon, iş dünyası,
eğitim, sağlık, eğlence, kamu yönetimi ve siyaset için dünya üzerinde 2.7 milyar insanın
kullandığı, ülkemizde 35 milyon civarında yurttaşımızın kullandığı küresel bir ağdır.
Anayasa Mahkememiz, AIHM kararlarına paralel bir şekilde Twitter yasağını kaldırdı.
Hükümetimizi, temel insan hakkı olan ifade özgürlüğüne ve yurttaşların internete erişim
hakkına Anayasamız, AIHM ve evrensel hukuk ilkeleri ışığında sahip çıkmaya, hukuka
aykırı uygulamaları engellemeye davet etmeye, İnternetin ülkemize yapacağa katkıya
odaklanmaya ve zararlı içerik için makul davranmaya çağırıyoruz.
İnternette mağduriyeti önlemenin yolu bilgi ve bilinçtir…
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği ihlal kararının ardından, Twitter Türkiye’den erişime
açıldı. AYM’nin ihlal kararı malumun ilanıdır. Sadece Twitter değil, 5651 ile verilmiş erişim
engelleri kararları temel hak ve hürriyetlere aykırıdır. AYM’nin kararının yanısıra 5651’e
dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ahmet Yıldırım kararı mevcuttur. Bu
kararla yasanın kendisi ifade özgürlüğüne aykırı bulunmuştur.

Ülkemiz bir Hukuk Devletidir, ve Kuvvetler Ayrılığı demokrasimizin temelidir. Hükümet
yetkileri ve BTK’nin mahkeme kararlarını, çeşitli yorumlarla, uygulamaktan kaçınmaları ve
yetki gaspıyla mahkeme gibi davranmaları bir hukuk devletinde kabul edilemez. Bu bizi
İnternetimizzz ve demokrasimiz adına endişeye sürüklemektedir. AYM kararına uyulması
, uzun süredir hasret olduğumuz oldukça sevindirici bir gelişmedir. Yetkililerin bütün yargı
karalarına uymalarını bekliyoruz.

Vergi Bütün dünyanın Çözmeye Çalıştığı Bir Sorundur

İnternet yeni sektör ve meslekleri ortaya çıkartan, bazılarını yıkan, hiç birimizin
öngöremediği yeniliklere yol açan, yaşamı köklü olarak değiştiren bir teknolojiler
bütünüdür. Hızlı ve köklü değişimlerde çözümü zor olan bir çok sorun ortaya
çıkartmaktadır. Bu sorunları tüm dünya ile birlikte, dikkatli, minimal, orantılı ve
özgürlüklerin özüne dokunmayan, gelişmenin önünü kesmeyecek şekilde tüm paydaşlarla

birlikte yapılmalıdır.

İnternetde Vergi problemi de bütün dünyanın yeniden düzenlemeye çalıştığı bir konudur.
Sadece Türkiye bu konuda müzdarip değildir. Ama, mevcut uygulama dünya pratiğine
uygundur. İrlanda düşük vergi ve teşviklerle Uluslarası Bilişim Firmalarını kendinde
toplamıştır. Amerikan Firmaları, karayipler üzeriden offshore hesaplar yoluyla ABD
hükümetine de az vergi vermektedir. Mevcut Uluslarası Sistemde bunlar meşrudur. Bunun
çözümü zaman alacaktır.
Kaldıkı bizim mevzuatımızda vergi borcu nedeniyle Youtube, Twitter gibi şirketlere erişim
yasağı getirmek mümkün değildir.
İçerik Çıkarma ve Evrensel Değerler
İnternet küresel bir ağdır. Bu küresel ağ üzerinde düzenleme (regülasyon) bazı evrensel
değerler ve kabuller çerçevesinde yapılır. Genel bir konsensüs sağlanamayan telif
haklarını dışta tutarsak, Türkiye’nin model aldığı demokratik ülkelerde olağanüstü durum
olarak kabul edilen ve mahkeme kararı bile aranmayan haller dışında içerik çıkarma,
erişim engelleme veya hizmetin çeşitli yollarla kapatılması gibi uygulamalar
bulunmamaktadır. Bu olağanüstü durumlar ise çocuk pornosu ve açık şekilde
seçilebilen ırkçı, ayrımcı nefret söylemidir. Terör bile değildir. Çünkü bu iki konu
dışındaki konuların hemen hepsi çok tartışmalıdır ve kolayca ifade özgürlüğü sınırlarına
girmektedir.

Türkiye’nin yapmış olduğu, içerik çıkarma ve kişisel bilgi talepleri ise bu konuların tümüyle
dışındadır. Atatürk’e hakaret, montaj olduğu gerekçesiyle reddedilen hükümet yetkililerinin
rüşvet, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma konulu ses kayıtları, yurttaşlara ait istenmeyen
fotoğraflar, marka değerinin zedelenmesi, müstehcenlik gibi içeriklerdir. Ülkemizde çok
büyük bir problem olduğu halde nefret söyleminin, bu talepler arasında neredeyse hiç
yeralmayışı altı çizilmeye değerdir. Bu tablo idarenin ve hükümetin hassasiyetlerinin odak
noktasını göstermektedir. Görüldüğü gibi Türkiye’nin, Twitter ve Google gibi şirketlerden
talepleri evrensel ölçülerin çok üzerindedir. Bu sebeple Twitter veya Google gibi firmaların
içerik çıkarma konusunda Türkiye’ye çifte standart uyguladığı iddiası gerçeği
yansıtmamaktadır. “Twitter, Türkiye’yi dikkate almıyor, mahkeme kararlarını uygulamıyor,
başka ülkelerde uyduğu kurallara Türkiye’de uymuyor” şeklindeki argümanlar gerçekçi
değildir, doğru da değildir.

Aksine, küresel ağın bu kendine has düzeninden çifte standart bekleyen Türkiyedir. Bütün
dünyanın bizim kutsallarımız, bizim etik, estetik anlayışımız, bizim müstehcenlik algımıza
uygun olmasını ve buna uygun davranmasını beklemekteyiz. Türk mahkemelerin yetki
alanı bütün dünya değildir. Ancak, Evrensel Normlar ve ülkeler arası anlaşmalarla bu yetki
anlam kazanır. Bu son derece faydasız bir beklentidir. İnternet bütün dünyada insanları,
kültürleri, iletişim ve etkileşim biçimlerini yakınsamaktadır. Kaynaştırmaktadır.

Kaldıkı gerek Twitter, gerek Youtube, kendi ifade özgürlüğü normlarına ve ABD yasalarına
uymasada, mahkemelerin sakıncalı bulduğu içeriyi Türkiye IP’lerinden bağlananlara
göstermiyor. Yeni 5651 düzenlemesinde getirilen URL temelli erişim engellemesi de tam
bunu hedefliyor. Peki mağduriyetler ne olacak

İnternetin uluslarası, gayri merkezi, dağıtık ve sürekli gelişmekte olduğunu, hukukun hiç
bir yerde oturmadığını, sorunlarla bütün dünyanın uğraştığını hatırlatmak isteriz.
Uluslararası platformlarda, gelişmiş dünya ile birlikte ifade özgürlüğü, bilgiye erişim,
bireysel gelişme, iş yapma özgürlüğü gibi bireyi temel alan insan haklarına saygılı bir
yaklaşımla yer almalıyız. Devekuşu gibi başımızı kuma gömmekte yada pire için yorgan
yakma yaklaşımlarında vaz geçmeliyiz. Sonuçta, kendi yurttaşımızı cezalandırıp, ülke
olarak kendimize zarar veriyoruz.

Evrensel hukuk normlarına uyan hak ihlallerine mahkeme kararı olmadan da usule uygun
başvurular zaten çözülüyor. Bunun ötesine geçen talepler diyalog içinde bir ölçüye kadar
çözülebilir.

Bu konuda yapılması gereken apaçık ortadadır. Birbirine paralel temel iki mücadele hattı
izlenmelidir. Birincisi yeni mağduriyetlerin ortaya çıkmaması için Yeni Medya Okuryazarlığı
seferberliğidir. İkincisi ise mevcut mağduriyetlerin yarattığı problemlerin hafifletilmesi ve
okuryazarlık bağlamında toplumsal dersler çıkarılması için bilinçlendirme kampanyaları
yapılmasıdır. Empati sahibi, sorunlara hoşgörü ve diyalogla yaklaşan, farklı kültürlere
saygılı, insan haklarına duyarlı bireyler olmalıyız.
Birincisinin tablet dağıtarak olmayacağı çok açıktır. Heleki internete bağlanamayan, her
türlü giriş çıkış aygıtı kapatılmış tabletlerle hiç olmayacaktır. Biryandan kadın-erkek, doğu-
batı, kent-kır arasındaki sayısal uçurumun kapatılması, diğer yandan da internet
kullanımının derinlik kazanması için çaba harcanmalıdır. Eğitim müfredatları
iyileştirilmelidir. Yerel yönetimlerle ve STK’larla bu konuda güçlü projeler yapılmalıdır.
Evrensel hizmet fonu bundan daha iyi bir amaç için değerlendirilemez. Projenin yönetimi
bütün paydaşları kapsayan, katılımcı, saydam yönetişim yapıları ile yapılmalıdır.
İkincisi için de “intihara sürüklenen genç kızlarımızı” retorik olmaktan öteye geçirecek
adımlar atmaktır. Mağdurlar ve zor durumda bulunan insanlar bulunmalı, kendilerine ve
ailelerine psikolojik, sosyal, maddi ve hukuki tüm yardımlar yapılmalı, kimliklerine ve kişilik
haklarına saygı göstererek yaşananlar toplumsal birer ders olarak kaydedilmelidir. Özel
yaşamı ve kişilik haklarını ihlal etmenin nasıl sonuçlara yol açabileceği, bu tür durumları
yaratmamak veya hiç meydana gelmemesi için önlemler almanın yolları topluma
anlatılmalıdır. Görüldüğü gibi bunun da sonu nihayetinde okuryazarlık ve yurttaşı
güçlendirmektir.
Ayrıca yaşanan olayların büyük bölümünde mağduriyetlere sebep verenler ortada
olmasına rağmen yeterli hukuki süreçler işletilmemektedir.
Özetle Türkiye, İnternet ile kavga etmeyi bir kenara bırakmalı, erişim engelleme, url
filtreleme gibi çağdışı, sansürcü, negatif düzenlemeleri kenara koymalıdır. Pozitif
politikalara yönelmeli ve yurttaşı İnternet ve yeni medya ile barıştıracak ve onu teknoloji
karşısında güçlendirecek makro ve mikro adımları ivedilikle atmalıdır.
Son dönemde gerçekleşen 5651 değişikliği, yasal dayanağı olmayan site kapatmalar, url
temelli engellemeler, dns engellemeleri ve dns sisteminin bozulması, çeşitli teknolojilere
hukuksuz şekilde yapılan engelleme çabaları Türkiye’yi dünya İnternetinden

uzaklaştırmaktadır. Türkiye’nin İnternet atmosferini zehirlemekte ve sosyal, ekonomik,
kültürel ve siyasi açıdan elverişsiz hale getirmektedir.

Hükümeti, meclis üyelerini, BTK ve ilgili tüm kurumları, ve kamuoyunu İnternetimizin
geleceğinin gündelik, kısır siyasi çekişmelere kurban olmaması için bu uyarıları dikkate
almaya davet ediyoruz. İnternetin ülkemizin gelişmesi, dünya ile bütünleşmesi,
demokrasımizin gelişmesi, daha saydam, katılımcı ve dayanışmalı bir toplum olma
potansiyeli hayata geçmesi için, tüm paydaşların katılımı ile ulusal strateji ve eylem
planları yapılmalı ve hayata geçirilmelidir. Bu konularda katılımcı bir örgütlenme, araştırma
enstitüleri ve geri besleme yapıları kurulmalıdır. İnternet ve Bilişim Teknolojilerinin ülkenin
gelişme stratejinin önemli bir parçası olmalıdır.
Yurttaşlarımızı da diğer tüm temel hak ve hürriyetlerimizle sıkı sıkıya bağlı İnternet
hakkımıza sahip çıkmaya davet ediyoruz.

 Alternatif Bilişim Derneği
 Alternatif Medya Derneği
 Ankara Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu
 Bilgisayar Mühendisleri Odası
 Demokrat Bilgisayar Mühendisleri
 EMO – Elektrik Mühendisleri Odası
 INETD – İnternet Teknolojileri Derneği
 IYAD – İnternet Yayıncıları Derneği
 Kadın Yazılımcı Oluşumu
 Korsan Parti
 LKD – Linux Kullancılar Derneği
 PKD – Pardus Kullancıları Derneği
 TURKMIA – Tıp Bilişim Derneği
 TID – Tüm İnternet Derneği
 TBD – Türkiye Bilişim Derneği
 TKD – Türk Kütüphaneciler Derneği

12 nisan 2014

Sayın Cumhurbaşkanım

Biz aşağıda isimleri bulunan Bilişim/Bilgi/İletişim Sivil Toplum Kuruluşları yapılmak istenilen
İnternet Düzenlemelerini ülkemizin ekonomik gelişmesi, fikir ve kültür hayatı, siyasal yaşamı
ve demokrasimiz için pek çok sakınca içerdiğini düşünüyor, ve endişelerimizi ve görüş
önerilerimizi iletmek için sizinle görüşmek istiyoruz.
İnternet bugün ülkeler, kurumlar ve bireysel hayatın doğal bir parçası haline gelmiş,
vazgeçilemez bir unsur haline gelmiştir. Yaşam internetin etrafında yeniden şekillenmeye
başlamış, is şüreçleri ve örgütsel yapılar, iş yapma biçimleri internete göre yeniden
şekileşmeye başlamıştır.
İnternet bilgiye erişim ve ifade özgürlüğün en temel aracı haline gelmiştir. Bu Birleşmiş
Milletler kararı haline gelmiştir. Bu nedenle internetin sansürden uzak olması olması çok
önemlidir.
İnternete erişim temel insan hakkı olarak öne çıkmaktadır. Anayasalara girmeye, geniş bant
erişimi evrensel hizmet kapsamında değerlendirmeler başlamıştır. Bu bakımdan her yurttaşın,
ucuz, güvenilir, ve güvenli internet erişimin sağlanması önemlidir. Yine aynı şekilde, her
yurttaşın, interneti tüm boyutlarıyla hiç bir kısıtlamaya uğramadan kullanabilmesi önemlidir.
İnternet hiç birimizin hayal edemediği yaratııclıkları ortaya çıkartmakta, milyonları
buluşturmakta, paylaşım ekonomisiç ve bilgi ekonomisini tetiklemkte, internet ekosistemi
tüm ekonmşye ivme vermektedir.
Söz konusu tasarı yönetişim ilkeleri göze ardı edilerek, bizlerin görüşleri alınmadan, adeta,
yangından mal kaçırırcasına gündeme geldi ve komisyondan geçti. Temel Hukuk ilkelerine,
anayasamıza, bireysel haklara aykırı olduğu, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı, mahremiyet aykırı,
ülkemizin gelişmesine ve henüz yeşerme aşamasında olan İnternet Sektörünün gelişmesine
ciddi zarar verecegini düşünüyoruz.
Dünya ile bütünleşmek, Avrupa Birliğin parçası olmak isteyen ülkemizin bu amaçlarına ters bir
uygulama olacaağının, ülkemizin dünya üzerindeki algısına ciddi bir zarar verceğini
endişesini taşıyoruz.
Bu görüşlerin ışığında İnternet , Bilgi, İletişim ve Bilişime gönül vermiş biz STK’ların
endişelerini ve görüşlerimizi zatıalinize sunma isteğimizi dikkatinzi sunarız.
INETD – İnternet Teknolojileri Derneği- Mustafa Akgul
TID – TID – Tum Internet Derneği – Füsun Sarp Nebil

10 Bilisim STK aciklmasi: “Sosyal Medya bas Ustunde Tutulmalidir”

http://inetd.org.tr/duyurular/sosyal-medya-bas-ustunde-tutulmalidir/
http://www.alternatifbilisim.org/wiki/Sosyal_Medya_ve_Haklar%C4%B1m%C4%B1z

10 Bilişim  STK’Sın Sosyal Medya Kısıtlama çabaları hk açıklaması
” Sosyal Medya Baş Üstünde Tutulmalıdır! “
SOSYAL MEDYA VE HAKLARIMIZ
– Birleşmiş Milletler ve çeşitli uluslarası kuruluşlar  İnterneti İfade ve Basın Özgürlüğünün bir temel aracı olduğunu ilan etmiştir.  İnternet ve özellikle sosyal ve yeni medya bireyin gelişmesi, topluma katılması ve demokrasi için vazgeçilmez bir araçtır. Büyün dünyada geniş kitleler bilgiye erişim, saydamlık, yönetime katılma ve refahtan pay istemektedir.
– İfade, Basın, protesto ve mahremiyet özgürlüğü temel insan  hakkıdır. İfade özgürlüğü, çoğunluğa ters gelen, onları şok eden görüşlerin ileri sürülmesini de kapsar. Ancak, hakaret, nefret söylemi ve şiddete çağrı kapsam dışında kalabilir.
– Sosyal Medya günümüzde iletişim ve örgütlenme tarzlarını belli ölçülerde değiştirmiştir.  Sosyal ve Yeni Medya toplum için bir baş belası değil,   başüstünde tutulması gereken bir araçlar topluluğudur.
– Sosyal medya kullanımı yasadışı bir eylem olmayıp anayasal bir hak olan iletişim özgürlüğünün bir parçasıdır. Yasadışı eylem vatandaşların sosyal medya aracılığıyla iletişimine kulak kabartmaktır. Zira Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 22. maddesine göre “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.”
– Gezi Parkı eylemleri göstermiştir ki sosyal medya vatandaşların hak arama çabalarına mükemmel şekilde destek olmaktadır. Bu destek asıl olarak vatandaş ve devlet arasındaki bilgi eşitsizliğini gidermek suretiyle gerçekleşmektedir. Basının tamamına yakınının görmezden gelen ve seslerini duyurmayan  ve yer yer açıkça yalan haber üretmesi karşısında sosyal medya vatandaşlar arası iletişimi sağlayarak gerçeklerin öğrenilmesinin yolunu açmıştır.
– Hakaret, nefret söylemi ve şiddete çağrı içermeyen hiçbir sosyal medya paylaşımı suç değildir. Buna bir gösteri duyurusu veya şiddete maruz kalmış insanların doktor/eczane gibi bilgi ihtiyaçlarını içeren paylaşımlar da dahildir.
– Vatandaşların kendi isimlerinden farklı isimlerle (nick) sosyal medyada faaliyet göstermeleri Internet’in en yaygın kurallarından biridir. Bu durum T.C. yasalarına göre de suç oluşturmaz.
– Sosyal medyada paylaşılan içeriği suç haline getirmenin, olumsuz düzenleme çabalarının ve kullanıcılara yönelik gözdağı operasyonlarının amacı, insanları oto-sansüre zorlamaktır. Oto-sansür, ifade, bilgi ve iletişim özgürlüğü ihlallerinin en korkuncudur ve demokratik bir hukuk devletinde otoritenin oto-sansür dayatması kabul edilemez. 

TEKNİK YÖNDEN…

Twitter ve Facebook gibi sosyal medya araçları bilgiyi Internet üzerinde şifreleyerek gönderirler. Bu şifrelerin kırılması imkansıza yakın derecede zordur.  Şifreli iletişimin göstergesi tarayıcının adres çubuğunda bulunan küçük bir kilit işareti ve “https://” ibaresidir (“http://” yerine).
Bu sistemlerin içerdiği kullanıcı verilerini Internet üzerinde şifresiz görmek mümkün değildir. Ancak tüm veriler ABD’de bulunan ilgili şirketlerin kontrolundaki sunucularda toplanmaktadır. Bu  şirketler  tüm kullanıcı verilerini görebilirler ve başkalarıyla paylaşabilirler.
Devlet kaynaklarından ve çeşitli kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla  Facebook kullanıcı verilerini devletlerle paylaşmakta, Twitter ise veri paylaşımını şimdilik reddetmektedir.
Tüm dünyada Gmail ve Hotmail’ın geliştiricileri olan Google ve Microsoft şirketlerinin kullanıcı verilerini hükümetlerle paylaştığına dair genel bir kanı vardır.


Kamuoyuna ve ilgililere, aşağıda adları bulunan kuruluşlarca saygıyla duyurulur.   29 Haziran 2013

Alternatif Bilişim Derneği – https://alternatifbilisim.org
Bilgisayar Mühendisleri Odası – http://bmo.org.tr
Elektrik Mühendisleri Odası – http://emo.org.tr
İnternet Teknolojileri Derneği – http://inetd.org.tr
İnternet Yayıncıları Derneği – http://iyad.org.tr
Korsan Parti Hareketi – http://korsanparti.org/
Linux Kullanıcıları Derneği – http://lkd.org.tr
Pardus Kullanıcıları Derneği – http://pkd.org.tr
PHP Geliştiricileri Derneği – http://pgd.org.tr
Telekomcular Derneği – http://telekomculardernegi.org.tr

Dünya Yazılım Özgürlüğü Günü Bildirgesi

Yaşamımız her gün teknoloji, akıllı cihazlar ve bunları çalıştıran yazılımlar nedeniyle her gün gelişmekte, kolaylaşmakta ve zenginleşmektedir. Yazılım, bilişimi; bilişim, bilim ve teknoloji ise insanlığı bilgi toplumuna götürmektedir. Bir başka deyişle, yazılım ülkelerin gelişme yarışında stratejik bir önem kazanmıştır. Biz özgür yazılım gönüllüsü birey ve kuruluşlar, tüm dünyada Eylül’de 3. cumartesiyi “Dünya Yazılım Özgürlüğü Günü” olarak kutluyoruz. Bu yıl, 15 Eylül  de Ankara, İstanbul, İzmir ve Çanakkale’de çeşitli etkinlikler yapıyoruz.

 Hayatımızın ulaşımdan savunmaya, üretimden dağıtıma, eğitimden sağlığa, ticaretten kamu yönetimine, iletişimden eğlenceye   tüm boyutlarını düzenleyen akıllı cihaz ve sistemlerin önemli bir bileşeni yazılımdır. Özgür yazılımlar,   kaynak kodları herkesin incelemesine,  kullanımına ve  dağıtımına açık, kullanıcıya sınırsız özgürlük veren yazılımlardır.   Özgür  yazılımlar, ücretsiz, uyarlanabilir, sağlam, hızlı ve güvenlidir. Özgür yazılım  dünyası, farklı bir yazılım üretme biçimi,  farklı iş modelleri sunmaktadır. Tüm dünyaya yayılmış   kullanıcı ve uzmanlarca  imece yöntemi ile geliştirilen özgür yazılımları, insanlığın ortak malıdır. 

Özgür yazılımlar,   gömülü sistemlerden,   süper bilgisayarlara, ev kullanıcılarından bankalara, kamu kurumlarından üniversitelere, tüm kurum ve bireylerin rahatça kullanabileceği, gereksinimlere göre basitleştirilebilen, sağlamlaştırılabilen, güçlendirilebilen yazılımlardır. Özgür yazılımlar, her alanda çözümler sunarak, yazılım tekellerine karşı tüketiciye seçenekler sunmaktadır. 
Pek çok ülke, kamu kurumlarında  özgür yazılımlarının kullanımını   benimsemiş ve bilgi toplumu stratejilerin bir parçası yapmışlardır. Ülkeler, güvenlik, tasarruf, istihdam ve rekabet avantajı için özgür yazılımları kullanmaktadır.  Dünya üzerindeki hemen her ülke ve pek çok kurum kendi gereksinimlerine göre bir  GNU/Linux dağıtımı geliştirmektedir.
Ülkemizde de gönüllülerce çeşitli dağıtımlar üretilmiş, ve TÜBİTAK’ın girişimi ile   Pardus   hazırlanmıştır. Bir özgür yazılım ekosistemi kurulmaya başlanmış,  yeni özgür yazılımlar ve uygulamalar geliştirilmekte, yerli özgür yazılım  firmaları kurulmaktadır.

 Özgür yazılım  felsefesinin paylaşımcı yapısı  başka alanlarda yankı bulmuştur. İnsanlık açık ders malzemeleri, açık erişim, açık patentler, açık donanım, açık mimarlık gibi yaklaşımlarla dünyanın daha yaşanır bir hale gelmesinine katkıda bulunmaktadır.

Bugün İnternet büyük ölçüde özgür yazılımların üzerinde çalışmaktadır. Dünyada 300 binin üzerinde özgür yazılım projesi vardı. Kanımızca, özgür yazılımların, kapalı kaynak kodlu yazılımlarla  yetenek ve performansta yarışacak konumdadır.  Özgür  yazılımlara rekabet ortamı sağlanmasını ve kamu ihalelerinde eşit şans verilmesi istiyoruz.   
Kamudaki uygulamaların platform bağımsız olması gerekir. Başta temel bilişim eğitimi olmak üzere, her kademe eğitimin marka bağımlılığı yaratmayacak, kullanıcıyı tüm alternatif platform ve ürünlerde çalışabilme yeteneğini kazandıracak, ürünlere değil kavramlara ağırlık vermesini istiyoruz.

Özgür yazılımlarının ülkemizin kalkınması,  bilgi toplumuna dönüşmesinde önemli rol oynaması gerektiğini düşünüyoruz.   Ülkede herkesin özgür yazılımlarla tanışmasını öneririz. Özgür işletim sistemlerinde virüslerin olmadığını hatırlatmak isteriz. Gençlerimize  özgür yazılım ailesi ile tanışmasını, kendilerini geliştirmesini, kendilerine  özgür yazılım temelli  iş kurmanın yollarını araştırmalarını önermek isteriz.
Üniversitelerimizi,  açık erişim, açık ders malzemeleri ve benzeri gelişmelere destek olmaya çağırıyoruz.
İster kişisel bir kullanıcı, ister küçük ölçekli bir işletme, ister büyük ölçekli bir kamu veya özel kuruluşun yöneticisi olun, özgür yazılım alternatifini, maliyet ve verimlilik açısından değerlendirmeden karar vermeyin!

Ülkemizin geleceğinde bilişim önemli rol oynayacaktır. Özgür yazılımlar çoğu sektör ve bireyler için, Türkiye’nin üretmesi ve gelişmesi için, en etkin ve verimli seçenektir.

 Daha Özgür ve verimli bir yaşam için Özgür Yazılım !

Bilgisayar Mühendisleri Odası(BMO),
Elektrik Mühendisleri Odası(EMO),
Alternatif Bilişim Derneği,
Ankara Barosu Bilişim Komisyonu,
Linux Kullanıcıları Derneği(LKD),
Pardus Kullanıcıları Derneği(PKD),
Türkiye PHP Grubu(PHP-TR),
İstanbul Python Kullanıcıları Grubu,
Jstanbul,
İnternet Teknolojileri Derneği(INETD)

Bahçeşehir, Bilkent,  Çanakkale, Ege, İstanbul Teknik ve Sakarya Üniversitesi’ndeki bilişim/internet/özgür yazılım kulüp ve toplulukları

İnternet Sansürünün Yeni Aracı ACTA’yı Protesto Ediyoruz!

İnternet Teknolojileri Derneği dünya çapındaki ACTA protestolarına
katılarak, bugün, bir günlüğüne tüm web sitelerini kapıyor.

ACTA (The Anti-Counterfeiting Trade Agreement), yani “Ticarette
Sahteciliğin Önlenmesi Sözleşmesi”, 2007 yılından bu yana başta Müzik
ve Film endüstirisinin devleri olmak üzere tüm telif hakkı lobilerinin
zorlamasıyla ABD’nin uluslararası platforma taşıdığı bir anlaşmadır.

ACTA internet, dolayısıyla dijital ortamda kullanıcılara ve servis
sağlayıcılara ise birçok kısıtlama ve sorumluluk getirmektedir. Tüm
kullanıcıları potansiyel “sahteci” yerine koyan anlaşma “bu potansiyele
karşı” her türlü önlem ve cezaya uluslararası ölçekte hukuki zemin
hazırlamakta. Öte yandan ACTA sadece interneti kısıtlamıyor. Çok
temel/gündelik kullanılan jenerik ilaçlar, temel besin üretimi için
gerekli tohumlar bile ACTA’nın getireceği düzenlemelerle rahatça
dolaşamayacak, yasaklanabilecek.

İnternet kullanıcılarına sahip oldukları dijital donanım, yazılım ya da
içerikler için her türlü tedbiri alma yükümlülüğü getirilmektedir.
Servis sağlayıcılar için altyapıları üzerinden gerçekleşen ihlalleri ve
ihlali gerçekleştiren kullanıcıları ilgili makamlara bildirme
zorunluluğu öngörülmektedir. Bu da ancak içerik dahil tüm trafiğimizin
gözetlenmesi ve takip edilmesi ile mümkündür. Kullanıcıların kişisel
verileri ve özel yaşamlarının gizliliği büyük tehdit altındadır.

2010 yılından gizlice yürütülen müzakereler sonucunda ilk olarak ABD,
Japonya, Kanada, Yeni Zelanda, Singapur ve Güney Kore, ACTA anlaşmasını
imzalamıştır. Geçtiğimiz Ocak ayında da Avrupa Parlamentosu’nda yapılan
gizli oylamay ile 27 Avrupa Birliği ülkesinin 22’si bu anlaşmayı kabul
etmiştir.

İnternet temel bir insan hakkıdır. İnternete müdahale, temel hak ve
özgürlüklerimize müdahaledir. Kabul edilemez. Bu müdahaleyi bir günlük
geçici karartmayla protesto ediyoruz.

İnternet yaşamdır, sansürlenemez!

AB10 Açılış Konuşması

AB10: Anadoluda Bilisim Fırtınası

Sayın Valim, Sayın Rektörüm, Değerli Konuklar, Sayın Katılımcılar, Sayın
Basın Mensupları, Bizi İnternetden izleyen tüm dünyaya yayılmış
Netdaşlarım, Hepinize XII. Akademik Bilişim Konferansına, AB10 yürütme
kurulu adına Muğla’ya, ülkemizin önemli bir turizm merkezine, genç Muğla
Üniversitesine hoş geldiniz diyorum. Dilerim, bu konferansta Muğla ve
yöresinde bir Bilişim Fırtınası estirir, Muğla’nın bir bilim, teknoloji
ve bilişim merkezi olma çabasına bir ivme verir.


Bu konferansın gerçekleşmesinde pek çok kişinin emeği, sabırla verilmiş
uzun saatleri vardır. Başta Rektörümüz Şener Oktik olmak üzere tüm yerel
komite üyelerine, gönüllülere, tüm Muğla ekibine, bildiri veren, seminer
veren, oturum yöneten herkese, siz katılımcılara yürütme kurulu adına
teşekkür ederiz. Sponsorlarımıza, / HP, İnfoTürk, //Microsoft, Netcom,
Trend Micro, Servus, Anka Aktif, Bekdata, Beyaz Bilişim, Bilgi Sistem,
Bilkom, Bilmax, Biltam, CSN, Datasec, İnfonet, İntron, Kion, Komtera,
Lexmark, Microbeta, Multinet, Sentio, Sonicwall, Sun, Targe Elektronik,
Türk Telekom, Vasco, Vistra, Yıldız Bilgisayar , Yönsis/’e, konferansı
canlı yayınlayan Zeitin ve EMO’ya destekleri için teşekkür ederiz.


*Akademik Bilişim Konferansı Neyi Amaçlıyor ?*


İnsanlık yeni bir toplum biçimine geçişin sancılarını ve çalkantılarını
yaşamakta. Bir yanda gelişmiş “Globalleşme/Düzleşme” ve “Bilgi
Çağı/Bilgi Toplumu”, diğer yandan da açlık, sefalet ve hastalıklara terk
edilmiş kıtalar. Bu durumu tetikleyen en önemli etken, bilim ve
teknolojideki gelişmelerdir. Bilgi ve iletişim teknolojileri ise bilim
ve teknolojideki gelişmeler arasında özel bir yere sahiptir. İnternet
çerçevesinde somutlaşan bilgi ve iletişim alanındaki gelişmeler, bilim
ve teknoloji ile sarmal bir şekilde birbirini etkilemekte,
üniversitelerin konumunu; ar-ge, inovasyon, ömür boyu eğitim gibi
kavramlar ve genetik mühendisliği, nano teknolojiler, uzay teknolojileri
gibi bazı yeni gelişen bilim dalları ile yeniden tanımlamaya
zorlamaktadır. İnternetin temsil ettiği değişim, bağımsız ve yaratıcı
bireyleri öne çıkartmakta, yaratılan katma değer açısından beyinsel
emeği kol emeğinin önüne geçirmekte, ulusların zenginliğini
yurttaşlarının beynindeki bilgilerle ölçmekte; hiyerarşik olmayan ve ağ
yapılarını içeren toplumsal modelleri öne çıkartmakta; katılımı ve
saydamlığı, demokrasiyi, gelişmenin önemli bir parçası ve etmeni olarak
öne çıkartmaktadır. Bu değişim, kanımızca, Sanayi Devrimi, boyutlarında
köklü bir değişimdir, ve hayatın her boyutunu köklü olarak değiştirmeye
başlamıştır.


Bu değişim ülkemizi de bilim ve bilgi ağırlıklı bir rotaya girmeye, bir
başka deyişle, Bilgi Toplumunu yönelmeye zorluyor. Akademik Bilişim
Konferansı, İnternetin getirdiği bu fırtınaya karşı üniversitelerin
cevabının arandığı bir konferanstır.


Bu konferans dizisi, üniversitelerde bilgi teknolojileri konusunda
ilgili grupları biraraya getirerek, bilgi teknolojileri altyapısı,
kullanımı, eğitimi ve üretimini tüm boyutlarıyla tanıtmak, tartışmak,
tecrübeleri paylaşmak, ve ortak politika oluşturmak amaçlarıyla ulusal
boyutta 1999’dan beri yapılmaktadır. Bu Konferanslar bilişime bulaşmış;
üreten, kullanan, yöneten tüm üniversite topluluklarına ev sahipliği
yapmaya çalışıyor. Bilgisayar, Bilişim, Enformatik bağlantılı bölümlerin
yanında, kütüphaneciler, medikal bilişimciler, tarımsal bilişimciler,
mekansal bilişimciler, bilişim hukukçuları, inşaat bilişimcileri, eğitim
bilişimcileri de konferansın doğal katılımcılarıdır. İnternet ve Bilişim
yaşamanın her boyutunu etkilediği için, kamu yönetimi, siyaset,
sosyoloji, psikoloji, ekonomi gibi sosyal bilimcileri de bu konferansın
doğal katılımcıları olduğunu düşünüyor, ve onları da aramıza katılmaya
davet ediyoruz.


Akademik Bilişim Konferansı, ODTÜ’de başladıktan sonra, Isparta, Samsun,
Konya, Adana, Trabzon, Gaziantep, Denizli, Kütahya, Çanakkale ve
Şanlıurfa da yapılmıştır. Önümüzdeki 2 yılda Malatya ve Uşakta
yapılacaktır. Konferansın büyük şehirlerin dışında, her yıl Anadolu’daki
başka bir üniversitede konaklaması, hem üniversiteye ve şehre kendini
tanıtma fırsatı vermekte, hem de konferans katılımcılarına her yıl
yurdumuzun bir başka köşesini yakından tanıma şansı sunmaktadır.


Akademik Bilişim Konferansı, yapıldığı şehri bir Bilişim Fırtınası ile
sarsmaya çalışmaktadır. Lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik
İnternet ve açık kaynak etrafında bir sohbet toplantısı, kamu
çalışanlarına yönelik bir e-devlet paneli, yurttaşlara yönelik güvenli
internet, KOBİ’lere yönelik e-ticaret etkinlikleri yapmaya
çalıştıklarımız arasında. Yerel TV ve radyolar kanalıyla şehri bir
bilişim ve internet fırtınasıyla sarsmak fırsat bulduğumuzda
gerçekleştirdiğimiz bir eylemdir. Gönlümüzde, konferansın yapıldığı
şehir ve bölgeyi kapsayan bir Bilişim Fuarı yapmak da var. Burada
gerçekleşen Fuar, Akademik Bilişim Konferanslarında gerçekleşen en büyük
Fuar’dır. Sponsorlarımıza ve emeği geçenlere tekrar teşekkür ederim. Bir
diğer hayalimiz ise, Bilişim, ar-ge, inovasyon ve teknokentlerin
bölgesel kalkınmada rolünü, yerel aktörlerle, ve ulusal aktörlerle,
STK’larla birlikte tartışmak ve bu yönde bir ivme vermektir.


Bu konferans ilk başladığında biz ağırlığı davetli bildiriler, panel,
çalışma grupları ve eğitim seminerleri vermiştik. Ama, AB’00 dan
itibaren bildiri sunmaya olan gereksinim kendini kabul ettirdi ve
ağırlıklı olarak bilişimin her alanında bildiriler sunuluyor.
Konferansta bir Özet Kitapçığı, daha sonra da editoryal süreçten geçmiş
Bildiriler kitapçığı çıkartmaya çalışıyoruz.

Bildiri kitapçıklarını üniversite kütüphanelerine ÜNAK kanalıyla
gönderme sürecindeyiz. Yazarlara Bildiriler Kitabını talep üzerine
gönderiyoruz. Bu konuda yazarlara bir duyuru yapacağız. Yazarların
ardından katılımcılara bu olanağı sunacağız.


Konferans Bilişim ve Bilgi Toplumu konularında Ulusal Politikaların
tartışıldığı, kafa yorulduğu oturumları hep barındırdı ve barındırmaya
devam edecek. Bizler Üniversitelerin birincil görevleri arasında topluma
Entelektüel liderlik etmenin en başta geldiğini düşünüyoruz.


Üniversitelerin bilişim etrafında, kendi iç sorunları, sektörün ve
toplumun sorunlarına ışık tutma, çözüm arama, dünyayı Bilgi Toplumuna
götüren Bilişim Fırtınası’na üniversitelerimizin cevap verme çabasının
yansıdığı bir konferans olmasını istemekteyiz.


*Türkiye Bilgi Toplumu Yarışında Nerede ?*


Türkiye Osmanlı geleneğini devam ettirerek mehter marşını çağrıştıran
bir görüntü sergiliyor: iki ileri bir geri. Maalesef, ülkemiz bir bütün
olarak, işin boyutlarını kavramış, katılımcı mekanizmalarını kurmuş,
strateji ve eylem planını yapmış, emin adımlarla ilerleyen bir görüntü
veremiyor. Kaba cizgilerle dünya ortalamasını yakalamış, ama AB ve
OECD’de genel olarak en geride, 100 ülke arasında genelde 50-60
arasında, 190 ülke arasında 70-130 gibi konumlarda oynuyor. Halkımızın
%35’u internet kullanıyor; ama interneti hiç duymamış olanlar önemli
miktarda; kadın-erkek, şehir-kırsal farkı önemli. 2006-2010’u kapsayan,
ama Entelektüel çevrelerin bile bilmediği, bir strateji ve eylem
planımız var; ama hala başlamamış eylemler var: Bilgisayar Mühendisliği
için öğretim elamanı yetiştirme, eylem planını tanıtma, geri besleme
alma, kamuda açık kaynak kullanan pilot kurum gibi. 130 civarında
eylemden 10 civarında olanı bitmiş durumda. 2 yıl gecikmeyle açılan
e-devlet kapımız var; ama üzerinde işlem yapmak isteyen yurttaş sayımız
25 binin altında. Ülkemizi bilgi toplumuna taşımakla görevli DPT Bilgi
Toplumu dairesi 5 kisi ile başladı, halen 10 kişi civarında, BTK
“Sansür” dairesine 90 kişilik kadro verildi, ve 33 kişi ile başlandı.
Ülkemizde ana işi Bilgi Toplumu olan en yüksek kamu görevlisi bir daire
başkanı. Öte yandan, serbestleşme kağıt üzerinde başarılmış, ama fiili
tekel devam ediyor ve oligopol dışı firmaların pazar payı hala %10
civarında, bu Avrupada ortalama %50’larda. E-dönüşüm İcra Kurulu ve
kuruldaki STK’lar önemli bir gelişme ama, Yönetişim, siyasal sahiplenme,
örgütlenme, serbestleşme, insan gücü planlaması, sayısal uçurum
konularında ciddi sorunlar var.


T*ürkiye’nin İnternetle Savaşı: Donkişot, Devekuşu, Harakiri*


Ülkemizinde Bilgi Toplumu çalışmalarında ki dağınıklığın, Mehter hızının
somut bir göstergesi youtube.com da en çarpıcı örneğini bulan İnternet
Yasakları’dır. Kamuoyu pek farkında değil ama, ülkemiz kendi başına
Uluslar arası hukuku tesis etmeye çalışıyor; internete kurallar
getirmeye çalışıyor. Mahkemelerimiz, dünya üzerinde yaşayan Türkler
yoluyla, yetki alanını tüm dünya olarak ilan ediyor. Yasaklara herkes
karşı ama kimse bir şey yapmıyor. Cumhurbaşkanı, Baş müzakereci yanlış
bulduğunu söylüyor, Başbakan yasağı deldiğini söylüyor, hatta Ulaştırma
Bakanı da yasağı eleştiriyor; yasağı uygulayan kurumun başkanı da
eleştiriyor ama yasak 2 yıla yakın devam ediyor. Yetkili herkes karşı,
ama yasak yerinde duruyor. Yasakları 5 yaşındaki çocukların bile
delebileceğini herkes biliyor; ama Devekuşu gibi başımızı kuma gömmeyi
sürdürüyoruz. Türkiye “Temiz İnternet” istiyor; “kirli ve zararlı
bilgi”den arındırılmış bir internetin peşinde. Ve bunda dünyaya örnek
olma iddiasında. Ülkemiz dünyadaki tüm yer sağlayıcılardan, Türkiye’de
büro açmasını, BTK’ya kayıt olmasını istiyor. Bunlar, Türkiye’nin kendi
başına dünya internetini yönetmeye kalkması demek kanımca. Bu maalesef,
Donkişot gibi, internete savaş açmak demek. İnternet yasakların,
Hukuk’un evrensel ilkelerine, Anayasamıza, Uluslar arası sözleşmelere
karşı olduğunu düşündüğümüz için INETD olarak AİHM’e başvurduk.


Kısaca, Türkiye gemisinin rotasını Bilgi Toplumuna henüz döndüremedik!


Dünya Bilgi Toplumuna doğru yolalıyor. Bu pek çok konuda sancılı
değişimleri de doğal olarak birlikte taşıyor. Sayısal ürünlerin marginal
üretim maliyetlerin, dağıtım ve iletim maliyetlerinin pratik olarak
sıfır olması müzik, film ve basın sektörünü ciddi olarak sıkıntıya
sokmuştur. Bu sektörler, paradigmanın değiştiğini farketmek
istemiyorlar; internetin tanıtım, dağıtım olanaklarını işlerine geldiği
gibi kullanırken, bunun doğal sonucu olarak sayısal ürünlerin
paylaşımına isyan ediyorlar, ve ortaçağ yöntemlerine başvuruyorlar.
Fransanın başını çektiği bir akım “3 vuruş” adıyla, 3 kere izinsiz
sayısal ürün indiren kullanıcının, İnternet erişiminin yargısız olarak
kesilmesini öneriyorlar. Türkiye’de bu kervana katılmak istiyor. Müyap,
bu bakış açısıyla 3 bini aşkın webi yasaklattı. İnsanlık, fikri ve sinai
haklar konusunda yeni bir uzlaşma arayışında. Bizim yaratıcılığı
desteklememiz, onu mükafatlandırmamız gerekir. Ama, milyonların hayati
çıkarlarıyla, bir azınlığın çıkarı arasında tercih söz konusu olunca
tabii ki milyonları seçmek zorundayız. Bu insan hayatını ilgilendiren
ilaçlar gibi konuları da kapsar.


İnternetden Korkmayın!


İnternet kültürünü Anadoluya yayma amacıyla sürdüğümüz, İnternet
Haftasının sloganı İnternet Yaşamdır! Bununla İnternetin yaşamanın bir
yansısı olduğunu, her türlü olumlu ve olumsuz unsurların İnternetde
olduğunun altını çiziyoruz. Nasıl trafik kazaları oluyor diye yolları
kapatmıyorsak, insanları yaralıyor diye bıçakları yasaklamıyorsak,
İnterneti yasaklamak refleksinden, internetden korkmaktan vazgeçmeliyiz.
İnternet yaşamın bir parçası olduğunu görüp, bir bütün olarak
yaklaşmalıyız. Olumsuz unsurlar konusunda tabii ki çaba harcamalıyız;
ama bu bireyi temel olan, ona hareket alanı veren bir yaklaşım olmalı.
İnternet, insanlık tarihinde bireyin önünü açan, ona kendini geliştirme,
ifade etme, ve örgütlenme olanağı sunan en büyük gelişmedir. Son
araştırmalar, bilgisayar ve internetin, soysal ağların olumlu yanlarını
ortaya çıkardı. Gençlerin hızlı düşünmesine, beyinin gelişmesine,
insanların hayatlarında olumlu etkileri olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bireye güvenen, onunla diyalog içinde olan kurumlar daha verimli olduğu
gözlenmektedir. UYAP üzerinde, .gov.tr, .edu.tr, .org.tr dışına
uygulanan kıstlamayı şaşkınkınlıkla karşıladığımızı ve yanlış
bulduğumuzu belirmek isteriz. Tüm yurttaşlarımıza bir kere daha
seslenmek isterim: “İnternet’den Korkmayın!” çünkü İnternet Yaşamdır !


Bu konferans dizisinde eğitim seminerleri önemli bir rol oynamıştır.
Bilişimci yetiştirmenin, yeni gelişmeleri aktarmanın, insanların
ellerini kirletmekten geçtiğini bildiğimiz için ortalama 2 salonu eğitim
seminerlerine ayırıyoruz. Eğitim seminerleri arasında Linux, açık kaynak
ve Özgür Yazılım önemli bir yer tutmaktadır. Bizler, bunların ülkede
bilişimin gelişmesi, rekabet gücü, istihdam, tasarruf, güvenlik
açılarından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu konferans öncesinde 4 günlük
yoğun “Linux, Sistem ve Ağ Yönetimi” kursu ve 2 günlük Güvenlik eğitimi
yaptık. Linux eğitimi için LKD üyeleri, Kartaca’dan Erdem Bayer’e,
İstanbul’da yaşayıp, Canada’da command.prompt firmasında çalışan Devrim
Gündüz’e; Güvenlik seminerleri için Bilişim Güvenliği Derneği ve TUBİTAK
UEAKE’ye , ve Yılmaz Çankaya’ya teşekkür ederiz.


Özgür Yazılıma Eşit Şans Tanıyın !


Açık kaynak ve özgür yazılım konusunda Üniversitelere önemli görevler
düşmektedir. En başta temel bilişim eğitimin markadan bağımsız, kavram
temelli eğitim olması gerekir. Bu eğitim öğrenciyi tüm seçeneklerle
çalışabilir konumuna getirmesi gerekir. Her üniversite öğrencisinin
Linux ve özellikle ulusal işletim sistemi Pardus’la tanışmış olması
gerekir. Üniversitenin kendisinin markalara bağımlı olmadan, tüm
seçenekleri fayda, maliyet, taşınabilirlik, bakım gibi kriterler
açısından değerlendirek seçim yapmasını gerekir diye düşünüyoruz.
Üniversitelerin açık kaynak’in yanında, Açık Erişim ve Açık Ders
Malzemesi projelerini daha yakından takip etmesi ve desteklemesi gerekir.



Biz, düzenleyiciler olarak, bu konferansı bildiri sunma ve yayınlamanın
çok ötesinde bir bilgi ve deneyim paylaşımı, fikir kıvılcımlarının
aktarıldığı, ortak sorunların tartışıldığı, ve çözüm arandığı bir ortam
olmasını hedefliyoruz. Esas olan diğer bildirileri dinleme, tartışmaya
katılmadadır; bildiri sunma buna vesile olduğu için önemlidir.
Katılımcıların, tüm konferans süresinde aktif bir şekilde anlama, soru
sorma, katkı verme çabasında olmasını arzuluyoruz. Bir konferans aynı
zamanda soysal bir birlikteliktir; yeni dostlukların, ortaklıkların,
projelerin ortaya çıktığı ortamlardır. Bazen konferans salonları kadar
kahve salonları, geziler, kokteyller daha verimli olabilir. Bu nedenle,
tüm katılımcıların 3 gün boyunca konferansta kalmasını, tartışmalara
katılmasını bekliyoruz, istiyoruz.



AB10 3 gün 8 paralel salonda 89 oturum olarak gerçekleşecek. Bu yılki
konferansa e-öğrenme, yazılım, ağ, güvenlik ve universite konuları
damgasını vuruyor. Tıp, Web Teknolojileri, e-devlet, teknik, tarımsal
bilişim, İnşaat ve Mekansal Bilişim ağırlığını sürdürüyğr.. 12 eğitim
semineri oturumu var. 8 panel, calıştay türü oturum var. Bildiri sayısı
ise 220’yi buldu.


Tüm katılımcıların Muğla Üniversitesinin bu güzel kampüsünde eğlenceli,
faydalı 3 gün geçirmesini, bölgenin tadını çıkartmasnı diler, emeği
geçen herkese, tüm katılımcılara, sponsorlara, Muğla ekibine çok
teşekkür eder; konferansa başarılar dilerim.


Teşekkür ederim

Mustafa Akgül

http://ab.org.tr/ab10/

Türkiye’nin İnternetle Savaşı…

*Mustafa AKGÜL */İnternet Teknolojileri Der. / Bilkent Üni/.

Ülkemiz adı konmadan internete karşı savaş açmış durumda. Ulaştırma
Bakanımızın gururla söylediği, “*biz dünyaya örnek olacağız*” söylemiyle
“*kirli bilgiden*” temizlenmiş internet için çıkan 5651 No’lu yasa ve
Telekomünikasyon Kurumu (TK) ve mahkemelerimizin uygulamaları ile dünya
internetine kendi kurallarımızı empoze etme çabasındayız.

Dünyadaki tüm web hosting firmalarından Türkiye’den “*Faaliyet Belgesi*”
almasını istemekteyiz. Mahkemelerimiz, verdiği tedbir niteliğindeki
yasaklama kararının tüm dünyada geçerli olmasını isteyerek, uluslararası
hukuku tesis etmeye çalışmaktadır. Tüm dünyanın çözemediği, uluslararası
işbirliği mekanizmalarının henüz kurulmadığı bir ortamda interneti
zapturapt altına almak çabası bana Donkişot’u hatırlatıyor.

Yasakladığımızı düşündüğümüz içerik yerinde duruyor, meraklısı kolayca
yasağı delebiliyor. Herkesin kolayca görebileceği, Türkiye dışına zaten
açık olanı yasakladık diye düşünmek, devekuşu gibi kafamızı kuma
gömmektir. Yasaklar, ülkemizin modern, muasır medeniyeti yakalamaya
çalışan, AB’ye girme yolunda, bireyi temel alan demokratik ülke imajına
en büyük zararı veriyor. Bu, yabancı sermaye ve turist çekmeye, ülke
tanıtımına çok ciddi zarar veriyor.

Türkiye’yi AB ülkeleri kategorisinden Çin, İran kategorisine taşıyor.
Youtube, blogger gibi web’leri yasakladığımızda, kimseye Türkiye’nin
insan haklarına ve ifade özgürlüğüne saygılı olduğunu ikna edemeyiz. Bu,
internetten korkan, onun insanlığı, bilginin ve bireyin öne çıktığı
bilgi toplumunun habercisi ve taşıyıcısı olduğunu algılayamayan bir
toplum görüntüsü veriyor. Bu, kanımca ülkenin harakiri yapmasıdır.
Matbaayı hattatlar işlerinden olmasın diye geciktirenler de Osmanlı’yı
çağın dışına ittiklerinin farkında değillerdi.

Çocuk pornosu tartışmalarının gölgesinde bilişim sivil toplum
kuruluşlarının çığlıklarına kulak tıkayarak çıkarılan 5651 No’lu yasa,
bir “*Truva Atı*” gibi tehlikeleri barındıyor. Yasa, uyar-kaldır’ı
içersede (9. madde), uygulamalarla, yasaklamak bir norm haline geldi.
Tek bir nesne için tedbir olarak getirilen yasaklamalar, anayasamız amir
hükümleri, AİHM kararları, Yargıtay içtihatları, evrensel hukuk
ilkeleri, hatta 5651/9’a aykırı olarak olabilecek en büyük web alanını
yasaklamak yoluna gidiliyor. Örneğin Yargıtay kararı:*/”/**Tedbir önemli
bir zararın meydana gelmesini önleyecek şekilde verilmelidir. Bir
tarafın şahsi ihtiyacını karşılayıp pek çok insana zarar vermesi
ihtimali bulunan bir konuda ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün
değildir**”*/ /diyor./ /wordpress.com‘da kolayca, mevcut teknoloji ile,
yeni bir yatırım yapmadan, sadece şikâyete sebep olan altalanı
yasaklamak mümkünken, 3.5 milyon kişinin web’i yasaklandı. Benzeri 60
günlükte FSEK’e aykırı bağlantı bilgisi var diye milyonlarca günlük
içeren blogger.com yasaklandı; sadece 60 altalan yasaklanabilirdi.
Yasaklar, yukarıda örneğinde görüldüğü gibi korkunç bir haksızlığa sebep
oluyor.

*Nasıl çözebiliriz?*

Biz bilişim sivil toplum kuruluşları defalarca bildirilerle çözüm
önerdik. Kısa vadede, merkezi ve uzmanlaşmış bir iki mahkemenin bu
yasaklara bakması, onların kamu yanında, uzman, bilirkişi ve
üniversitelerle diyalog içinde bağımsız kararını vermesi ile başlamak
lazım. Yasaklanmak istenilen birkaç video ve sayfanın, başka sayfaları
etkilemeden erişimini engellemek mümkün. TK bunu hayata geçirecek, mali
ve teknik olanaklara sahip; ama bir nedenle yatırım yapmak istemiyor ve
bu öneriye şimdiye kadar kulağını tıkadı. Bu *nesne temelli erişimi
engellemenin *bir an önce hayata geçirilmesi gerekir. Bu sorunu gelişmiş
Batı, sivil toplumla birlikte, (self-regulasyon ve co-regulasyon ile)
çözmeye çalışıyor. Çocukların zararlı içerikten korunmaya çalışılması
doğru bir ilke, ama bunu kullanarak tüm yurttaşlara devletin *”**temiz
internet**”* yaklaşımını empoze etmek demokratik bir toplumda kabul
edilemez. Bu aslında demokratik devlet ile otokratik devleti ayıran bir
göstergedir. Çözüm *”**Ailenizin Şifresi**”*nin ifade ettiği, son
kullanıcının makinesinde, onun tercihleri ışığında neyin zararlı, neyin
kirli, neyin temiz içerik/bilgi olduğuna vatandaşın karar vermesidir.
Uzun vadede ise bir yandan bu yasakçı felsefeden uzaklaşmak, öte yandan
siber suç sözleşmesini imzalamak, 5651’i kaldırarak Adalet Bakanlığı
taslağından başlayarak daha özgürlükçü geleceğe dönük düzenlemeleri
katılımcı bir şekilde yapmak gerekir.

Cumhuriyet Gazetesi 04.12.2008