İnternet Sansürünün Yeni Aracı ACTA’yı Protesto Ediyoruz!

İnternet Teknolojileri Derneği dünya çapındaki ACTA protestolarına
katılarak, bugün, bir günlüğüne tüm web sitelerini kapıyor.

ACTA (The Anti-Counterfeiting Trade Agreement), yani “Ticarette
Sahteciliğin Önlenmesi Sözleşmesi”, 2007 yılından bu yana başta Müzik
ve Film endüstirisinin devleri olmak üzere tüm telif hakkı lobilerinin
zorlamasıyla ABD’nin uluslararası platforma taşıdığı bir anlaşmadır.

ACTA internet, dolayısıyla dijital ortamda kullanıcılara ve servis
sağlayıcılara ise birçok kısıtlama ve sorumluluk getirmektedir. Tüm
kullanıcıları potansiyel “sahteci” yerine koyan anlaşma “bu potansiyele
karşı” her türlü önlem ve cezaya uluslararası ölçekte hukuki zemin
hazırlamakta. Öte yandan ACTA sadece interneti kısıtlamıyor. Çok
temel/gündelik kullanılan jenerik ilaçlar, temel besin üretimi için
gerekli tohumlar bile ACTA’nın getireceği düzenlemelerle rahatça
dolaşamayacak, yasaklanabilecek.

İnternet kullanıcılarına sahip oldukları dijital donanım, yazılım ya da
içerikler için her türlü tedbiri alma yükümlülüğü getirilmektedir.
Servis sağlayıcılar için altyapıları üzerinden gerçekleşen ihlalleri ve
ihlali gerçekleştiren kullanıcıları ilgili makamlara bildirme
zorunluluğu öngörülmektedir. Bu da ancak içerik dahil tüm trafiğimizin
gözetlenmesi ve takip edilmesi ile mümkündür. Kullanıcıların kişisel
verileri ve özel yaşamlarının gizliliği büyük tehdit altındadır.

2010 yılından gizlice yürütülen müzakereler sonucunda ilk olarak ABD,
Japonya, Kanada, Yeni Zelanda, Singapur ve Güney Kore, ACTA anlaşmasını
imzalamıştır. Geçtiğimiz Ocak ayında da Avrupa Parlamentosu’nda yapılan
gizli oylamay ile 27 Avrupa Birliği ülkesinin 22’si bu anlaşmayı kabul
etmiştir.

İnternet temel bir insan hakkıdır. İnternete müdahale, temel hak ve
özgürlüklerimize müdahaledir. Kabul edilemez. Bu müdahaleyi bir günlük
geçici karartmayla protesto ediyoruz.

İnternet yaşamdır, sansürlenemez!

AB10 Açılış Konuşması

AB10: Anadoluda Bilisim Fırtınası

Sayın Valim, Sayın Rektörüm, Değerli Konuklar, Sayın Katılımcılar, Sayın
Basın Mensupları, Bizi İnternetden izleyen tüm dünyaya yayılmış
Netdaşlarım, Hepinize XII. Akademik Bilişim Konferansına, AB10 yürütme
kurulu adına Muğla’ya, ülkemizin önemli bir turizm merkezine, genç Muğla
Üniversitesine hoş geldiniz diyorum. Dilerim, bu konferansta Muğla ve
yöresinde bir Bilişim Fırtınası estirir, Muğla’nın bir bilim, teknoloji
ve bilişim merkezi olma çabasına bir ivme verir.


Bu konferansın gerçekleşmesinde pek çok kişinin emeği, sabırla verilmiş
uzun saatleri vardır. Başta Rektörümüz Şener Oktik olmak üzere tüm yerel
komite üyelerine, gönüllülere, tüm Muğla ekibine, bildiri veren, seminer
veren, oturum yöneten herkese, siz katılımcılara yürütme kurulu adına
teşekkür ederiz. Sponsorlarımıza, / HP, İnfoTürk, //Microsoft, Netcom,
Trend Micro, Servus, Anka Aktif, Bekdata, Beyaz Bilişim, Bilgi Sistem,
Bilkom, Bilmax, Biltam, CSN, Datasec, İnfonet, İntron, Kion, Komtera,
Lexmark, Microbeta, Multinet, Sentio, Sonicwall, Sun, Targe Elektronik,
Türk Telekom, Vasco, Vistra, Yıldız Bilgisayar , Yönsis/’e, konferansı
canlı yayınlayan Zeitin ve EMO’ya destekleri için teşekkür ederiz.


*Akademik Bilişim Konferansı Neyi Amaçlıyor ?*


İnsanlık yeni bir toplum biçimine geçişin sancılarını ve çalkantılarını
yaşamakta. Bir yanda gelişmiş “Globalleşme/Düzleşme” ve “Bilgi
Çağı/Bilgi Toplumu”, diğer yandan da açlık, sefalet ve hastalıklara terk
edilmiş kıtalar. Bu durumu tetikleyen en önemli etken, bilim ve
teknolojideki gelişmelerdir. Bilgi ve iletişim teknolojileri ise bilim
ve teknolojideki gelişmeler arasında özel bir yere sahiptir. İnternet
çerçevesinde somutlaşan bilgi ve iletişim alanındaki gelişmeler, bilim
ve teknoloji ile sarmal bir şekilde birbirini etkilemekte,
üniversitelerin konumunu; ar-ge, inovasyon, ömür boyu eğitim gibi
kavramlar ve genetik mühendisliği, nano teknolojiler, uzay teknolojileri
gibi bazı yeni gelişen bilim dalları ile yeniden tanımlamaya
zorlamaktadır. İnternetin temsil ettiği değişim, bağımsız ve yaratıcı
bireyleri öne çıkartmakta, yaratılan katma değer açısından beyinsel
emeği kol emeğinin önüne geçirmekte, ulusların zenginliğini
yurttaşlarının beynindeki bilgilerle ölçmekte; hiyerarşik olmayan ve ağ
yapılarını içeren toplumsal modelleri öne çıkartmakta; katılımı ve
saydamlığı, demokrasiyi, gelişmenin önemli bir parçası ve etmeni olarak
öne çıkartmaktadır. Bu değişim, kanımızca, Sanayi Devrimi, boyutlarında
köklü bir değişimdir, ve hayatın her boyutunu köklü olarak değiştirmeye
başlamıştır.


Bu değişim ülkemizi de bilim ve bilgi ağırlıklı bir rotaya girmeye, bir
başka deyişle, Bilgi Toplumunu yönelmeye zorluyor. Akademik Bilişim
Konferansı, İnternetin getirdiği bu fırtınaya karşı üniversitelerin
cevabının arandığı bir konferanstır.


Bu konferans dizisi, üniversitelerde bilgi teknolojileri konusunda
ilgili grupları biraraya getirerek, bilgi teknolojileri altyapısı,
kullanımı, eğitimi ve üretimini tüm boyutlarıyla tanıtmak, tartışmak,
tecrübeleri paylaşmak, ve ortak politika oluşturmak amaçlarıyla ulusal
boyutta 1999’dan beri yapılmaktadır. Bu Konferanslar bilişime bulaşmış;
üreten, kullanan, yöneten tüm üniversite topluluklarına ev sahipliği
yapmaya çalışıyor. Bilgisayar, Bilişim, Enformatik bağlantılı bölümlerin
yanında, kütüphaneciler, medikal bilişimciler, tarımsal bilişimciler,
mekansal bilişimciler, bilişim hukukçuları, inşaat bilişimcileri, eğitim
bilişimcileri de konferansın doğal katılımcılarıdır. İnternet ve Bilişim
yaşamanın her boyutunu etkilediği için, kamu yönetimi, siyaset,
sosyoloji, psikoloji, ekonomi gibi sosyal bilimcileri de bu konferansın
doğal katılımcıları olduğunu düşünüyor, ve onları da aramıza katılmaya
davet ediyoruz.


Akademik Bilişim Konferansı, ODTÜ’de başladıktan sonra, Isparta, Samsun,
Konya, Adana, Trabzon, Gaziantep, Denizli, Kütahya, Çanakkale ve
Şanlıurfa da yapılmıştır. Önümüzdeki 2 yılda Malatya ve Uşakta
yapılacaktır. Konferansın büyük şehirlerin dışında, her yıl Anadolu’daki
başka bir üniversitede konaklaması, hem üniversiteye ve şehre kendini
tanıtma fırsatı vermekte, hem de konferans katılımcılarına her yıl
yurdumuzun bir başka köşesini yakından tanıma şansı sunmaktadır.


Akademik Bilişim Konferansı, yapıldığı şehri bir Bilişim Fırtınası ile
sarsmaya çalışmaktadır. Lise öğrencilerine ve öğretmenlerine yönelik
İnternet ve açık kaynak etrafında bir sohbet toplantısı, kamu
çalışanlarına yönelik bir e-devlet paneli, yurttaşlara yönelik güvenli
internet, KOBİ’lere yönelik e-ticaret etkinlikleri yapmaya
çalıştıklarımız arasında. Yerel TV ve radyolar kanalıyla şehri bir
bilişim ve internet fırtınasıyla sarsmak fırsat bulduğumuzda
gerçekleştirdiğimiz bir eylemdir. Gönlümüzde, konferansın yapıldığı
şehir ve bölgeyi kapsayan bir Bilişim Fuarı yapmak da var. Burada
gerçekleşen Fuar, Akademik Bilişim Konferanslarında gerçekleşen en büyük
Fuar’dır. Sponsorlarımıza ve emeği geçenlere tekrar teşekkür ederim. Bir
diğer hayalimiz ise, Bilişim, ar-ge, inovasyon ve teknokentlerin
bölgesel kalkınmada rolünü, yerel aktörlerle, ve ulusal aktörlerle,
STK’larla birlikte tartışmak ve bu yönde bir ivme vermektir.


Bu konferans ilk başladığında biz ağırlığı davetli bildiriler, panel,
çalışma grupları ve eğitim seminerleri vermiştik. Ama, AB’00 dan
itibaren bildiri sunmaya olan gereksinim kendini kabul ettirdi ve
ağırlıklı olarak bilişimin her alanında bildiriler sunuluyor.
Konferansta bir Özet Kitapçığı, daha sonra da editoryal süreçten geçmiş
Bildiriler kitapçığı çıkartmaya çalışıyoruz.

Bildiri kitapçıklarını üniversite kütüphanelerine ÜNAK kanalıyla
gönderme sürecindeyiz. Yazarlara Bildiriler Kitabını talep üzerine
gönderiyoruz. Bu konuda yazarlara bir duyuru yapacağız. Yazarların
ardından katılımcılara bu olanağı sunacağız.


Konferans Bilişim ve Bilgi Toplumu konularında Ulusal Politikaların
tartışıldığı, kafa yorulduğu oturumları hep barındırdı ve barındırmaya
devam edecek. Bizler Üniversitelerin birincil görevleri arasında topluma
Entelektüel liderlik etmenin en başta geldiğini düşünüyoruz.


Üniversitelerin bilişim etrafında, kendi iç sorunları, sektörün ve
toplumun sorunlarına ışık tutma, çözüm arama, dünyayı Bilgi Toplumuna
götüren Bilişim Fırtınası’na üniversitelerimizin cevap verme çabasının
yansıdığı bir konferans olmasını istemekteyiz.


*Türkiye Bilgi Toplumu Yarışında Nerede ?*


Türkiye Osmanlı geleneğini devam ettirerek mehter marşını çağrıştıran
bir görüntü sergiliyor: iki ileri bir geri. Maalesef, ülkemiz bir bütün
olarak, işin boyutlarını kavramış, katılımcı mekanizmalarını kurmuş,
strateji ve eylem planını yapmış, emin adımlarla ilerleyen bir görüntü
veremiyor. Kaba cizgilerle dünya ortalamasını yakalamış, ama AB ve
OECD’de genel olarak en geride, 100 ülke arasında genelde 50-60
arasında, 190 ülke arasında 70-130 gibi konumlarda oynuyor. Halkımızın
%35’u internet kullanıyor; ama interneti hiç duymamış olanlar önemli
miktarda; kadın-erkek, şehir-kırsal farkı önemli. 2006-2010’u kapsayan,
ama Entelektüel çevrelerin bile bilmediği, bir strateji ve eylem
planımız var; ama hala başlamamış eylemler var: Bilgisayar Mühendisliği
için öğretim elamanı yetiştirme, eylem planını tanıtma, geri besleme
alma, kamuda açık kaynak kullanan pilot kurum gibi. 130 civarında
eylemden 10 civarında olanı bitmiş durumda. 2 yıl gecikmeyle açılan
e-devlet kapımız var; ama üzerinde işlem yapmak isteyen yurttaş sayımız
25 binin altında. Ülkemizi bilgi toplumuna taşımakla görevli DPT Bilgi
Toplumu dairesi 5 kisi ile başladı, halen 10 kişi civarında, BTK
“Sansür” dairesine 90 kişilik kadro verildi, ve 33 kişi ile başlandı.
Ülkemizde ana işi Bilgi Toplumu olan en yüksek kamu görevlisi bir daire
başkanı. Öte yandan, serbestleşme kağıt üzerinde başarılmış, ama fiili
tekel devam ediyor ve oligopol dışı firmaların pazar payı hala %10
civarında, bu Avrupada ortalama %50’larda. E-dönüşüm İcra Kurulu ve
kuruldaki STK’lar önemli bir gelişme ama, Yönetişim, siyasal sahiplenme,
örgütlenme, serbestleşme, insan gücü planlaması, sayısal uçurum
konularında ciddi sorunlar var.


T*ürkiye’nin İnternetle Savaşı: Donkişot, Devekuşu, Harakiri*


Ülkemizinde Bilgi Toplumu çalışmalarında ki dağınıklığın, Mehter hızının
somut bir göstergesi youtube.com da en çarpıcı örneğini bulan İnternet
Yasakları’dır. Kamuoyu pek farkında değil ama, ülkemiz kendi başına
Uluslar arası hukuku tesis etmeye çalışıyor; internete kurallar
getirmeye çalışıyor. Mahkemelerimiz, dünya üzerinde yaşayan Türkler
yoluyla, yetki alanını tüm dünya olarak ilan ediyor. Yasaklara herkes
karşı ama kimse bir şey yapmıyor. Cumhurbaşkanı, Baş müzakereci yanlış
bulduğunu söylüyor, Başbakan yasağı deldiğini söylüyor, hatta Ulaştırma
Bakanı da yasağı eleştiriyor; yasağı uygulayan kurumun başkanı da
eleştiriyor ama yasak 2 yıla yakın devam ediyor. Yetkili herkes karşı,
ama yasak yerinde duruyor. Yasakları 5 yaşındaki çocukların bile
delebileceğini herkes biliyor; ama Devekuşu gibi başımızı kuma gömmeyi
sürdürüyoruz. Türkiye “Temiz İnternet” istiyor; “kirli ve zararlı
bilgi”den arındırılmış bir internetin peşinde. Ve bunda dünyaya örnek
olma iddiasında. Ülkemiz dünyadaki tüm yer sağlayıcılardan, Türkiye’de
büro açmasını, BTK’ya kayıt olmasını istiyor. Bunlar, Türkiye’nin kendi
başına dünya internetini yönetmeye kalkması demek kanımca. Bu maalesef,
Donkişot gibi, internete savaş açmak demek. İnternet yasakların,
Hukuk’un evrensel ilkelerine, Anayasamıza, Uluslar arası sözleşmelere
karşı olduğunu düşündüğümüz için INETD olarak AİHM’e başvurduk.


Kısaca, Türkiye gemisinin rotasını Bilgi Toplumuna henüz döndüremedik!


Dünya Bilgi Toplumuna doğru yolalıyor. Bu pek çok konuda sancılı
değişimleri de doğal olarak birlikte taşıyor. Sayısal ürünlerin marginal
üretim maliyetlerin, dağıtım ve iletim maliyetlerinin pratik olarak
sıfır olması müzik, film ve basın sektörünü ciddi olarak sıkıntıya
sokmuştur. Bu sektörler, paradigmanın değiştiğini farketmek
istemiyorlar; internetin tanıtım, dağıtım olanaklarını işlerine geldiği
gibi kullanırken, bunun doğal sonucu olarak sayısal ürünlerin
paylaşımına isyan ediyorlar, ve ortaçağ yöntemlerine başvuruyorlar.
Fransanın başını çektiği bir akım “3 vuruş” adıyla, 3 kere izinsiz
sayısal ürün indiren kullanıcının, İnternet erişiminin yargısız olarak
kesilmesini öneriyorlar. Türkiye’de bu kervana katılmak istiyor. Müyap,
bu bakış açısıyla 3 bini aşkın webi yasaklattı. İnsanlık, fikri ve sinai
haklar konusunda yeni bir uzlaşma arayışında. Bizim yaratıcılığı
desteklememiz, onu mükafatlandırmamız gerekir. Ama, milyonların hayati
çıkarlarıyla, bir azınlığın çıkarı arasında tercih söz konusu olunca
tabii ki milyonları seçmek zorundayız. Bu insan hayatını ilgilendiren
ilaçlar gibi konuları da kapsar.


İnternetden Korkmayın!


İnternet kültürünü Anadoluya yayma amacıyla sürdüğümüz, İnternet
Haftasının sloganı İnternet Yaşamdır! Bununla İnternetin yaşamanın bir
yansısı olduğunu, her türlü olumlu ve olumsuz unsurların İnternetde
olduğunun altını çiziyoruz. Nasıl trafik kazaları oluyor diye yolları
kapatmıyorsak, insanları yaralıyor diye bıçakları yasaklamıyorsak,
İnterneti yasaklamak refleksinden, internetden korkmaktan vazgeçmeliyiz.
İnternet yaşamın bir parçası olduğunu görüp, bir bütün olarak
yaklaşmalıyız. Olumsuz unsurlar konusunda tabii ki çaba harcamalıyız;
ama bu bireyi temel olan, ona hareket alanı veren bir yaklaşım olmalı.
İnternet, insanlık tarihinde bireyin önünü açan, ona kendini geliştirme,
ifade etme, ve örgütlenme olanağı sunan en büyük gelişmedir. Son
araştırmalar, bilgisayar ve internetin, soysal ağların olumlu yanlarını
ortaya çıkardı. Gençlerin hızlı düşünmesine, beyinin gelişmesine,
insanların hayatlarında olumlu etkileri olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bireye güvenen, onunla diyalog içinde olan kurumlar daha verimli olduğu
gözlenmektedir. UYAP üzerinde, .gov.tr, .edu.tr, .org.tr dışına
uygulanan kıstlamayı şaşkınkınlıkla karşıladığımızı ve yanlış
bulduğumuzu belirmek isteriz. Tüm yurttaşlarımıza bir kere daha
seslenmek isterim: “İnternet’den Korkmayın!” çünkü İnternet Yaşamdır !


Bu konferans dizisinde eğitim seminerleri önemli bir rol oynamıştır.
Bilişimci yetiştirmenin, yeni gelişmeleri aktarmanın, insanların
ellerini kirletmekten geçtiğini bildiğimiz için ortalama 2 salonu eğitim
seminerlerine ayırıyoruz. Eğitim seminerleri arasında Linux, açık kaynak
ve Özgür Yazılım önemli bir yer tutmaktadır. Bizler, bunların ülkede
bilişimin gelişmesi, rekabet gücü, istihdam, tasarruf, güvenlik
açılarından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu konferans öncesinde 4 günlük
yoğun “Linux, Sistem ve Ağ Yönetimi” kursu ve 2 günlük Güvenlik eğitimi
yaptık. Linux eğitimi için LKD üyeleri, Kartaca’dan Erdem Bayer’e,
İstanbul’da yaşayıp, Canada’da command.prompt firmasında çalışan Devrim
Gündüz’e; Güvenlik seminerleri için Bilişim Güvenliği Derneği ve TUBİTAK
UEAKE’ye , ve Yılmaz Çankaya’ya teşekkür ederiz.


Özgür Yazılıma Eşit Şans Tanıyın !


Açık kaynak ve özgür yazılım konusunda Üniversitelere önemli görevler
düşmektedir. En başta temel bilişim eğitimin markadan bağımsız, kavram
temelli eğitim olması gerekir. Bu eğitim öğrenciyi tüm seçeneklerle
çalışabilir konumuna getirmesi gerekir. Her üniversite öğrencisinin
Linux ve özellikle ulusal işletim sistemi Pardus’la tanışmış olması
gerekir. Üniversitenin kendisinin markalara bağımlı olmadan, tüm
seçenekleri fayda, maliyet, taşınabilirlik, bakım gibi kriterler
açısından değerlendirek seçim yapmasını gerekir diye düşünüyoruz.
Üniversitelerin açık kaynak’in yanında, Açık Erişim ve Açık Ders
Malzemesi projelerini daha yakından takip etmesi ve desteklemesi gerekir.



Biz, düzenleyiciler olarak, bu konferansı bildiri sunma ve yayınlamanın
çok ötesinde bir bilgi ve deneyim paylaşımı, fikir kıvılcımlarının
aktarıldığı, ortak sorunların tartışıldığı, ve çözüm arandığı bir ortam
olmasını hedefliyoruz. Esas olan diğer bildirileri dinleme, tartışmaya
katılmadadır; bildiri sunma buna vesile olduğu için önemlidir.
Katılımcıların, tüm konferans süresinde aktif bir şekilde anlama, soru
sorma, katkı verme çabasında olmasını arzuluyoruz. Bir konferans aynı
zamanda soysal bir birlikteliktir; yeni dostlukların, ortaklıkların,
projelerin ortaya çıktığı ortamlardır. Bazen konferans salonları kadar
kahve salonları, geziler, kokteyller daha verimli olabilir. Bu nedenle,
tüm katılımcıların 3 gün boyunca konferansta kalmasını, tartışmalara
katılmasını bekliyoruz, istiyoruz.



AB10 3 gün 8 paralel salonda 89 oturum olarak gerçekleşecek. Bu yılki
konferansa e-öğrenme, yazılım, ağ, güvenlik ve universite konuları
damgasını vuruyor. Tıp, Web Teknolojileri, e-devlet, teknik, tarımsal
bilişim, İnşaat ve Mekansal Bilişim ağırlığını sürdürüyğr.. 12 eğitim
semineri oturumu var. 8 panel, calıştay türü oturum var. Bildiri sayısı
ise 220’yi buldu.


Tüm katılımcıların Muğla Üniversitesinin bu güzel kampüsünde eğlenceli,
faydalı 3 gün geçirmesini, bölgenin tadını çıkartmasnı diler, emeği
geçen herkese, tüm katılımcılara, sponsorlara, Muğla ekibine çok
teşekkür eder; konferansa başarılar dilerim.


Teşekkür ederim

Mustafa Akgül

http://ab.org.tr/ab10/

Türkiye’nin İnternetle Savaşı…

*Mustafa AKGÜL */İnternet Teknolojileri Der. / Bilkent Üni/.

Ülkemiz adı konmadan internete karşı savaş açmış durumda. Ulaştırma
Bakanımızın gururla söylediği, “*biz dünyaya örnek olacağız*” söylemiyle
“*kirli bilgiden*” temizlenmiş internet için çıkan 5651 No’lu yasa ve
Telekomünikasyon Kurumu (TK) ve mahkemelerimizin uygulamaları ile dünya
internetine kendi kurallarımızı empoze etme çabasındayız.

Dünyadaki tüm web hosting firmalarından Türkiye’den “*Faaliyet Belgesi*”
almasını istemekteyiz. Mahkemelerimiz, verdiği tedbir niteliğindeki
yasaklama kararının tüm dünyada geçerli olmasını isteyerek, uluslararası
hukuku tesis etmeye çalışmaktadır. Tüm dünyanın çözemediği, uluslararası
işbirliği mekanizmalarının henüz kurulmadığı bir ortamda interneti
zapturapt altına almak çabası bana Donkişot’u hatırlatıyor.

Yasakladığımızı düşündüğümüz içerik yerinde duruyor, meraklısı kolayca
yasağı delebiliyor. Herkesin kolayca görebileceği, Türkiye dışına zaten
açık olanı yasakladık diye düşünmek, devekuşu gibi kafamızı kuma
gömmektir. Yasaklar, ülkemizin modern, muasır medeniyeti yakalamaya
çalışan, AB’ye girme yolunda, bireyi temel alan demokratik ülke imajına
en büyük zararı veriyor. Bu, yabancı sermaye ve turist çekmeye, ülke
tanıtımına çok ciddi zarar veriyor.

Türkiye’yi AB ülkeleri kategorisinden Çin, İran kategorisine taşıyor.
Youtube, blogger gibi web’leri yasakladığımızda, kimseye Türkiye’nin
insan haklarına ve ifade özgürlüğüne saygılı olduğunu ikna edemeyiz. Bu,
internetten korkan, onun insanlığı, bilginin ve bireyin öne çıktığı
bilgi toplumunun habercisi ve taşıyıcısı olduğunu algılayamayan bir
toplum görüntüsü veriyor. Bu, kanımca ülkenin harakiri yapmasıdır.
Matbaayı hattatlar işlerinden olmasın diye geciktirenler de Osmanlı’yı
çağın dışına ittiklerinin farkında değillerdi.

Çocuk pornosu tartışmalarının gölgesinde bilişim sivil toplum
kuruluşlarının çığlıklarına kulak tıkayarak çıkarılan 5651 No’lu yasa,
bir “*Truva Atı*” gibi tehlikeleri barındıyor. Yasa, uyar-kaldır’ı
içersede (9. madde), uygulamalarla, yasaklamak bir norm haline geldi.
Tek bir nesne için tedbir olarak getirilen yasaklamalar, anayasamız amir
hükümleri, AİHM kararları, Yargıtay içtihatları, evrensel hukuk
ilkeleri, hatta 5651/9’a aykırı olarak olabilecek en büyük web alanını
yasaklamak yoluna gidiliyor. Örneğin Yargıtay kararı:*/”/**Tedbir önemli
bir zararın meydana gelmesini önleyecek şekilde verilmelidir. Bir
tarafın şahsi ihtiyacını karşılayıp pek çok insana zarar vermesi
ihtimali bulunan bir konuda ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün
değildir**”*/ /diyor./ /wordpress.com‘da kolayca, mevcut teknoloji ile,
yeni bir yatırım yapmadan, sadece şikâyete sebep olan altalanı
yasaklamak mümkünken, 3.5 milyon kişinin web’i yasaklandı. Benzeri 60
günlükte FSEK’e aykırı bağlantı bilgisi var diye milyonlarca günlük
içeren blogger.com yasaklandı; sadece 60 altalan yasaklanabilirdi.
Yasaklar, yukarıda örneğinde görüldüğü gibi korkunç bir haksızlığa sebep
oluyor.

*Nasıl çözebiliriz?*

Biz bilişim sivil toplum kuruluşları defalarca bildirilerle çözüm
önerdik. Kısa vadede, merkezi ve uzmanlaşmış bir iki mahkemenin bu
yasaklara bakması, onların kamu yanında, uzman, bilirkişi ve
üniversitelerle diyalog içinde bağımsız kararını vermesi ile başlamak
lazım. Yasaklanmak istenilen birkaç video ve sayfanın, başka sayfaları
etkilemeden erişimini engellemek mümkün. TK bunu hayata geçirecek, mali
ve teknik olanaklara sahip; ama bir nedenle yatırım yapmak istemiyor ve
bu öneriye şimdiye kadar kulağını tıkadı. Bu *nesne temelli erişimi
engellemenin *bir an önce hayata geçirilmesi gerekir. Bu sorunu gelişmiş
Batı, sivil toplumla birlikte, (self-regulasyon ve co-regulasyon ile)
çözmeye çalışıyor. Çocukların zararlı içerikten korunmaya çalışılması
doğru bir ilke, ama bunu kullanarak tüm yurttaşlara devletin *”**temiz
internet**”* yaklaşımını empoze etmek demokratik bir toplumda kabul
edilemez. Bu aslında demokratik devlet ile otokratik devleti ayıran bir
göstergedir. Çözüm *”**Ailenizin Şifresi**”*nin ifade ettiği, son
kullanıcının makinesinde, onun tercihleri ışığında neyin zararlı, neyin
kirli, neyin temiz içerik/bilgi olduğuna vatandaşın karar vermesidir.
Uzun vadede ise bir yandan bu yasakçı felsefeden uzaklaşmak, öte yandan
siber suç sözleşmesini imzalamak, 5651’i kaldırarak Adalet Bakanlığı
taslağından başlayarak daha özgürlükçü geleceğe dönük düzenlemeleri
katılımcı bir şekilde yapmak gerekir.

Cumhuriyet Gazetesi 04.12.2008